30 Mayıs 2008

BİZ GİDEMEDİK ZAZİE BİZE GELİYOR, BEN & JERRY'S DE ERENKÖY'DE

Son havadisler burada! :o) Önce Ayşe Arman yazdı, okuduk Zazie hadisesini. Pek iddialılar. Okuyamayanlar için linki veriyorum:
Yemek, ambiyans, garsonlar hepsi çok iyiymiş. Şimdi Cadde'de de açılıyor. Haziran ayı içinde eski North Shields'in yerine açacaklar. Bize yürüme mesafesinde. Denemek için merakla bekliyoruz efendim.
Öte yandan Nişantaşı City's içinde açılan Ben&Jerry's de Erenköy'de Starbucks'ın hemen yanında hizmete girdi. City's şubesinde Chocolate New York Super Fudge Chunk denemiş ve ağır bulmuştum. O da nedir diyenler için; beyaz ve bitter çikolata parçalı, ceviz ve çikolata kaplı bademli çikolatalı dondurma. Ohhh bir nefeste yazdım. Yarabbim yazması bile olay. :o) Erenköy'de Phish Food denedim. İçeriğini yazayım; Marshmellow, karamel, balık şeklinde çikolatar olan çikolatalı dondurma. O da pek ahım şahım gelmedi. Ben hala kapanan Via Gelato'nun dondurmasını özlüyorum. Duyumlarımıza göre dondurma ustası kaçmış ondan kapanmış. Artık ne oldu bilemiyorum ama Cadde'deki tek adam gibi dondurma yapan İtalyan dondurmacısı kapattı gitti. Mado'nun dondurmalarına tahammül edemiyorum çünkü ilk açıldığı zamanlardaki kaliteyi artık bulamıyorum.

29 Mayıs 2008

FESLEĞENLİ MAKARNA




Bu ara evimizde en s��k pi��en makarna tarifini verece��im. Bizim evi makarnas��z d������nemiyorum.

  • Malzemeler:
250 g makarna( diledi��iniz ��e��it)
3 adet domates
1 ka����k domates sal��as��(iste��e ba��l��, organik kullan��yorum)
1 demet taze fesle��en (10 -12 yaprak gibi)
3 di�� sar��msak
Balsamik sirke
Tuz
��eker
Zeytinya����
1 avu�� ceviz i��i
Parmesan(toz)

  • Yap��l������:

Makarnam��z�� her zamanki gibi diri (al dente) ha��layal��m. Makarna ha��lan��rken sosu haz��rlamak i��in mutfak robotumuza( bu i�� i��in Rondo kullan��yorum) ��nce cevizleri koyal��m ve toz haline getirelim. Bir kaseye alal��m. Sonra kabu��u soyulmu�� domatesleri, 2-3 yemek ka�������� zeytinya����n��, sar��msaklar��, fesle��en yapraklar��n��, sal��ay��, tuzu, bir tutam ��ekeri ekleyip onlar�� da iyice kar����t��ral��m ve 1 yemek ka�������� balsamik sirke ekleyelim. Tenceremize sos kar������m��n�� d��kelim ve bir ta����m kaynatal��m. Cevizi ekleyelim. S��zd������m��z makarnam��z�� sosa ekleyelim. Servis yaparken ��zerine toz Parmesan serpelim. Afiyet olsun.

SOKAK SİMİTİ BAĞIMLILIĞIM

Şükür Poyraz esti de dün bayıltan sıcaklık bugün normale döndü. Biz Kerem bebekle her gün Cadde turu yapıyoruz, bugün evden çıktık Suadiye Zara'ya kadar yürüdük. Tabi olmazsa olmazım Şaşkınbakkal'daki Marks&Spencer'ın önünde her daim konuşlanan simitçi amcadan simit almak. Simitimizi aldık. Süper ve sayısal lotomuzu oynadık. Süper loto bana çıkacak, kimse heveslenmesin!!! Ne diyordum? Sokak simiti, beyaz peynir ve çay. Bu üçlüye bayılıyorum. Arman Kırım'ın bir tarihlerde bir yazısı vardı. "Simitsiz asla" diyordu. Benimki de aynen o durum. Cadde'deki en iyi simit tarif ettiğim yerde. "Canlar" simit fırını yapıyor. Bilgilerinize sunarım.

27 Mayıs 2008

İÇELİM: KAYISI AROMALI BEYAZ ÇAY

Minjiang, kayısı aromalı beyaz çay. Hafif ve yumuşak içimli. Kaynar suda demlemiyorsunuz. 70 derece için, kaynamış suyu bir kaç dakika bekletin ve öyle demleyin. Aromalı çay, kahve pek tercih etmemekle beraber bunu beğendim. Tchibo'da bulabilirsiniz. Deneyin. Beyaz çay ile ilgili bir kaç link:
Bir de Tchibo'nun filtre kahvesini beğeniyorum. Hem çok leziz, hem de Cadde kafelerine göre ucuz.

26 Mayıs 2008

HAN RESTORAN DA "OUT" !

Pazar günü Kerem'le beraber akşam yürüyüşü yapıp bir yerlerde yemek yiyelim dedik. Bebişle gidebileceğimiz, sigara içilmeyen ya da bahçesi olan bir restoran olsun istedik. Kırıntı'ya mı gitsek diye düşünürken çok kalabalıktır diye Han'a gidip İskender yemeye karar verdik. Şaşkınbakkal'a kadar puset önde biz arkada yürüdük. Tahmin ettiğimiz gibi yan bahçesinde Kerem'le rahat etmesine ettik ama porsiyon konusunda dumura uğradım. Sorun lezzet ya da servis değil. Han'ın İskender'i yenilebilirlik açısından gayet iyi. Ne çok yağlı, ne çok soslu. Seçiminize bağlı olarak yanında servis edilen közlenmiş patlıcanı da çok yakıştırıyorum. Sorun bir zamanlar Tike'den soğumamıza yol açan porsiyon sorunu. İskenderlerimizi bir buçuk porsiyon söyledik ancak gelen servis bir porsiyon gibiydi. Dolayısıyla bir porsiyon ısmarlamadığımız için kendimizi enayi gibi hissettik. Gibisi fazla. Daha öz bir ifadeyle kazıklandık. Fiyat yüzde elli artıyor ama porsiyon büyüklüğü artmıyor. Nedeni belki de yoğurdun Manyas'tan zeytinyağın Edremit'ten gelmesidir!!! Sanırım en son 2004 yılında Şaşkınbakkal Tike'de benzer bir durum yaşayıp; "ödediğimiz hesapla Günaydın'dan kilo kilo et alıp, Bostancı sahilinde mangal yapıp halka karışsaydık daha iyi olurdu gözüm" moduna girdiğimizi hatırlıyorum :o) Ondan sonra da bir daha Tike'ye gitmedim. Bazen dondurmalı irmik helvasını özlediğim oluyor ama prensip meselesi. Vazgeçilmez değil. Diyeceğim şudur; bir restorana ödediğim yüksek hesap karşılığında lezzet, ambiyans, ya da tadımlık değil doyumluk porsiyon ararım. Yoksa "şu mekan trendy hobaaa hadi takılalım" durumları bana göre değil. O yüzden de Han "out" oldu.

23 Mayıs 2008

PERSEPOLİS TEKRAR LÜTFEN!

CNBC-e 'de 14.05.2008 Çarşamba günü Persepolis gösterildi ama ben izleyemedim. Kerem bebek o gün nasıl hakkımdan geldiyse TV karşısında sızmış kalmışım. Uyandım ki kaçırmışım. Sayın Cnbc-e yetkilileri Persepolis'in tekrarını rica ediyorum.

  • PERSEPOLIS



    Yayın Tarihi : 14.05.2008 22:30

    Tekrar Tarihi : 14.05.2008 02:30

    Yönetmeni : Vincent Paronnaud, Marjane Satrapi

    Oyuncular : Chiara Mastroianni, Catherine Deneuve, Danielle Darrieux, Simon Abkarian

    Yapım Yılı : 2007

    Süresi : 95 dakika



    Cannes Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü kazanan animasyon Persepolis, küçük bir kızın tanıklığı ile İran devriminin anlatıldığı dokunaklı bir hikaye. Yaşıtlarına göre erken serpilmiş ve açık sözlü bir kız olan dokuz yaşındaki Marjane’nin gözleri önünde yaşananlar, insanların umutlarını yitirdiği bir ortamda, binlerce kişinin tutuklanması ve yerinden yurdundan edilmesine yol açan bir süreç. Özellikle kadınlara gündelik hayatta yaşatılan dayatmalar, bu canlandırmanın uluslararası alanda popülaritesini artırırken, filmin asıl tema ekseni, cinsiyet ayırt etmeksizin “özgürlük” sorununun kendi tanımı içinde tartışılması. İranlı yazar Marjane Satrapi ve senarist-yönetmen Vincent Paronnaud’un ortak ürünü olan filmde karakterlere ruh katan sesler arasında Catherine Deneuve, Chiara Mastroianni ve Gena Rowlands gibi popüler isimlere rastlıyoruz. Persepolis, asla bir ideoloji taşlaması tuzağına düşmeden, özgürlüğün en yalın halini sıcak bir anlatımla çiziyor. Kendi kökeni olan kültürden, topraktan uzakta yaşamak zorunda kalmanın derin acısını iliklerimize kadar hissettiren, bunu da canlanmış çizgilerle tıpkı bir kanaviçe gibi işleyen bir başyapıt.

TEKRAR EDİYORUM AHÇI DEĞİL AŞÇI! TAKTIM BEN BUNA TAKTIM!

Türkçe'yi çok mu iyi kullanıyorum? Öyle bir iddiam yok, sadece elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Zaten "Köşeci" de değilim. Bu "aşçı" meselesine takık vaziyetteyim. Hürriyet yazarı Yurtsan Atakan 23.05.2008 tarihli "Çocuk ve yemek cenneti bir otel" başlıklı yazısında "ahçı" yazmış resmen. Kendisinden hiç beklemezdim. Bir çok konuyu sert bir şekilde eleştiren(sigara konusundaki yazıları için ellerine sağlık dediğim) yazar olarak tanıdık kendisini. Ama "ahçı" değil "aşçı". Kökü "aş" kelimesinden geliyor. "Ahçı" ise "ah eden" gibi oluyor. Olmuyor olmuyor yok böyle olmuyor.... Saygılarımla.

21 Mayıs 2008

ROKOKO DİVAN'DA YENİR

Pazartesi günü uzun süredir ertelediğimiz bazı işlerimizi halletmek için Kadıköy'e gittik. Tatlı krizimiz tutunca soluğu tekrar Baylan'da aldık. Değişiklik olsun dedim ve Kup Griye yerine Adisababa ve Rokoko arasında gidip geldikten sonra ikincide karar kıldım. Genel olarak başarılı olmakla beraber, Rokoko'nun içinde beze olması durumu beni yerken zorladı. Rokoko Divan'da yenir ve benim için klasiktir. Fenerbahçe Divan'ı özledim ben. Kalamış değil Fenerbahçe'dekini. Ne güzeldi bahçesi. Erenköy çok kalabalık oluyor, hoşlanmıyorum.

17 Mayıs 2008

HILTON HARBİYE OTOPARK REZALETİ

Bugün Hilton Harbiye'de işle ilgili bir görüşmem vardı. Arabayı otoparka bıraktık ve otele geçebilmek için asansörlere yöneldik. Dört döndük ama bir türlü otele nasıl gireceğimizi bulamadık. Sonunda vezneye sorduk ve otele geçiş olmadığını, otoparkın araba giriş-çıkış bölümünün kenarından yürüyerek dışarı çıkmamız gerektiğini ve o şekilde otele girebileceğimizi öğrendik. Daha önce hiç kullanmamışız demek ki otoparkı. Bir saat için 10 YTL gibi fahiş bir rakam talep eden Hilton'un otoparkından otele direkt geçiş olmaması ve o şekilde araba yolunun kenarından topuklu ayakkabılarla yürüyüp otele ulaşabilmek bence bir rezalet. Vale parking için de 20 YTL talep ediyorlar. Kendilerini nerelere havale edeyim bilemedim!!!

15 Mayıs 2008

ADANA DOSTLAR KEBAPÇISI SÜPER AMA...

Lahmacun ve Adana kebap yiyebildiğim tek restoran senelerdir gittiğimiz Yenisahra'daki Adana Dostlar Kebapçısı. Bugün öğle yemeği için Adana Dostlar'a gittik. Adana kebap, çöp şiş, lahmacun, tulum peyniri ve dondurma ile servis edilen kadayıfı şiddetle tavsiye ediyorum. Bir tarihlerde Göztepe'deki şubeden eve sipariş vermiştim ama aynı lezzeti alamadım, bunu da not düşmek isterim. Adana Dostlar'daki tek problem hala, evet hala sigara içilmeyen bir salonlarının olmaması. Bence çok da büyük bir problem. Havalandırmaları da yetersiz. Bunu bugün de dile getirdim ve aldığım cevap şu oldu: "Devlet bile bu soruna çözüm getiremedi." Bu cevap benim için tatmin edici olmaktan uzak, zavallı bir cevap. Çok katlı binada birden fazla yemek salonu olan bir restoran nasıl olur da bir katını sigara içilmeyen bölüm olarak ayıramıyor bunu anlamıyorum. Restorana talep çok, akşamları ve hafta sonları rezervasyonsuz yer bulmak mümkün değil. Senelerdir lezzetten ve kaliteden ödün vermediler. Fiyatlar da makul. Bunların hepsi tamam ama bu sigara meselesi bizi bozuyor. Eğer korkuları "Müşteri gelmez!" ise, onlara Starbucks örneğini vereceğim. Starbucks'larda da sigara içilmiyor ama her zaman dolular. Sigara içenler hava soğuk olsa da, dişleri takırdasa da paşa paşa oturuyorlar kapının önünde işte. Üstelik o bölümlerde bile yer bulunmuyor. Demek ki oluyormuş. Bu zihniyet değişmeli. Devlet en azından 1 taneden fazla yemek salonu olan restoran ve işletmelere en az bir salonun sigara içmeyenlere ayırılmasını şart koşmalı. Bu arada bugün fosur fosur sigara içip bizi de pasif içici yapan ve zehirleyen insanları da buradan kınıyorum.

ÇAVDAR EKMEĞİ / SWEDISH RYE BREAD


D��n Meydan'da a����lan organik g��da sergilerine gittik. Tabi Ikea'a ya da u��rad��k ve k��fte yedik. Bir de Mazarin(bademli minik kek, ��zerinde san��r��m vanilyal�� icing var) ve Daim ��ikolatal�� bademli kek. Obur hissettim anlat��rken vallahi. Ikea'n��n g��da marketi b��l��m��nde ��avdar ekme��i yap��m�� i��in un g��r��nce hemen ald��m ve ak��am makinemde pi��irdim. Tad�� bizdeki ��avdar ekmeklerine benzemiyor. K��vam olarak S��ke un kar������mlar�� gibi de��il. ����inde maya bulunmas��na ra��men ��ok kabarm��yor. Carrefour ve Migros'ta paket olarak sat��lan esmer Alman ekmekleriyle ayn�� diyebilirim. Marka akl��ma bir t��rl�� gelmedi. En k��sa zamanda bak��p yazaca����m. Tad��n�� be��endim ama fiyat�� pahal��. 7.75 YTL bir paket un yani 1 adet ekmek. Alternatifi ��lkemizde mevcut. S��ke un ve Sinangil. S��ke ekmek unlar��n�� b��y��k marketlerin hepsinde bulmak m��mk��n. Sinangil ise Citylife organik g��da marketlerinde sat��l��yor.

ESPRESSO ve DAĞ KIZILCIĞI ŞURUBU


Da�� k��z��lc������ ��urubunu Ikea'dan pastalarda kullanmak i��in alm����t��m. Biraz ��nce Mehmet kahve i��elim mi diye sorunca gidip dolaplar�� arand��m. Arand��m arand��m ve kahvenin yan��nda kemirilecek bir ��ey bulamay��nca espressoma bir parmak da�� k��z��lc������ ��urubu damlatt��m. Aran��las�� bir tat olmamakla beraber ho�� oldu. Aromal�� filtre kahve sevenlerdenseniz, bunu da eminim be��enirsiniz.
Not: Yar��n sabah Caddebostan Migros'a gidilecek ve ��ikolata reyonu h��rs i��inde bo��alt��lacak !!!

4 Mayıs 2008

LONDRA HAVASI, MİRO, LİTERA, LEBON VE BİR PAZAR GÜNÜ

Yaklaşık iki hafta önce yaşadığımız travmayı kelimelerle anlatmam mümkün değil. Biricik bebeğimiz, oğluşumuz, gözümüzden sakındığımız meleğimiz bir anda hastanelik oldu. Sabah başlayıp akşama kadar süren tetkikler ve gece yarısı karar verilen ameliyat. Çocuk cerrahı üstada çok şükür ulaşabilmemiz ve gecenin köründe toparlanan ekip, başlayıp çabucak biten ameliyat. Çok şükür en kötüsü gelmedi başımıza ve atlattık ama yerde miyiz, gökte miyiz bilemedim ben. Ağlamaktan halden hallere girdik. Hani canımdan can koptu gitti. Uzatmayacağım. Yemek blogu bu, ağlama duvarı değil. Toparlandık, atlattık, nokta.
Pera Müzesi'nde Miro sergisinin başlayacağını öğrendiğimden beri iple çektim gideceğim günü. Bu sabah kalkıp havayı bulanık görünce hemen karar verdik. Kerem'i anneanne ve dedeye teslim ettik ki bayılıyor onlara, onlar da Kerem bebeğe tabi. Trafik pek rahattı. Müzenin tam açılış saatinde girdik. Şükür pek kalabalık değildi. İspanyol turistler ve bizden başka pek kimse yoktu. Öte yandan İstanbul nüfusunu düşündüğümde, tam bir hayal kırıklığı. Yurdum insanının sanata ilgisiyle ilgili burada daha fazla yorum yapmak istemiyorum. Giriş sadece 7 ytl. Öğrenci ve öğretmenlere, öğretim üyelerine indirim var. Sergi Maeght Koleksiyonu'ndan baskılar, resimler, ve heykeller içeriyor. Zaten küratör de aynı aileden Yoyo Maeght ki kendisi çocukluğunun önemli bir bölümünü Miro ile paylaşmış. Maeght ailesi sanatçılara daha özgür bir çalışma ortamı sağlamak adına ilk modern sanat vakfını kuran aile ve Joan Miro'nun aile içinde her zaman özel bir konumu olmuş. Son derece keyif alarak gezdim sergiyi ve umarım bir gün Barselona'daki Miro Müzesi'ne de giderim. Bunun dışında bir de Burhan Doğançay ve Jacques Villegle Kolaj-Dekolaj sergisi vardı ki, o da ayrıca enteresan ve keyifle gezdiğimiz bir sergi oldu bizim için. Küratör Philippe Piguet.
Sergileri gezip Pera Müzesi'nden ayrılınca yemek için Galatasaray'daki Litera'ya uğradık. Manzarası kadar yemekleri de güzel. Birer kadeh kırmızı şarap eşliğinde benim için Mantarlı Fileminyon, Mehmet için Piliç Şinitzel ısmarladık. Mantarlı fileminyon gayet başarılıydı. Sosu, etin pişme kıvamını çok beğendim. İlgilenenler için :
http://www.literarestaurant.com/
Oradan çıktık ve tabi bende bir tatlı yeme isteği bir tatlı yeme isteği. Soluğu Burç Lebon'da aldık ve profiterole dadandık. Yetmedi bir de paket sardırdık evdekiler için. Gerçekten leziz mi leziz. Filtre kahvemizi de içtik ve tuttuk evin yolunu. Yakın bir zamanda Cengiz Semercioğlu'nun bir yazısını okumuştum Lebon'la ilgili. İnci ve Lebon'u karşılaştırıyordu yazısında ve Lebon'cuydu
. Ben de Lebon diyorum.
Sergi uzun süre İstanbul'da. Kaçırmayın derim.