9 Ocak 2010

MERAKLI PENGUENLER ve BEN!!!


Herkese mutlu yıllar! Bu sene evimize ağaç yaptık eksik kalmıştık ya yıllardır. O da tamam oldu başımız göğe erdi. Ekte de fotoğrafını geç ve güç de olsa koyuyorum bloguma.


Dönelim asıl konumuza. Efendim 2009 yılının son günlerinde bendenizde birden 27 aylık oğluşumun kültür ve sanat faaliyetlerinden yeterince nasibini alamadığı gibi son derece gereksiz ve akla zarar bir düşünce hasıl oldu. Düşün düşün hızımı alamadım tabi. Bebek tiyatrosu, bebek operası, bebek müzikali, bebek müzikleri araştırdım da araştırdım. Sonra bir baktım ki burnumun dibinde Halis Kurtça Kültür Merkezi'nde "Meraklı Penguenler" isimli müzikli çocuk oyunu sahneleniyordu. Hemen biletler alındı. Bileti satan ve daha sonra saygıyla andığım ablamız en ön sıradan bize bilet verdi. Neyse efendim gösteri günü geldi. Kerem bebek ve ben en ön sıradaki yerimizi aldık. Girişte ve yan koltuklardaki " kardeşlerle" hasbihal edildi. Abur cuburlar ikram edilip deği tokuşlar yapıldı. Minik oğluşum koltuğun içine gömüldüğü için kaz tüyü pofuduk montunu altına koydum ve yükselttim. Ve sonra birden yüksek sesli müzikle beraber tombik penguen kostümü içinde oyuncular sahneye geldiler ve Kerem bebek neye uğradığını şaşırdı. Başladı çılgınlar gibi ağlamaya. O ağlamaya başlayınca ben de ne olduğumu şaşırdım. Elimdeki süt koltuğa boca oldu. Kerem bebek kucağıma uçtu sonra çılgınlar gibi " annesi gidelim , sevmedim penguenleri annesi, gidelim annesi " diye feryat figan ağlamaya devam etti. Bir yandan da titriyor çocuk. Yan koltuktaki tecrübeli annenin uyarısıyla arka koltuklara geçtik. Bu arada oğluşuma sıkıca sarıldım, öptüm, kokladım ve anlattım. Ben onlar kostüm içinde ablalar dedikçe Kerem bebek daha da ağlamaya başldı ve soluğu salonun dışında aldık. Dışarıda onu sakinleştirme ve rahatlatma çalışmalarım da bir sonuç vermedi sevgili okur. Sonra atladık bir taksiye eve geldik. Mehmet annesel durumlarıma alışık olduğu için yorum yapmadı. Telefonda görüştüğüm anneannemiz ise ne işi var çocuğun bu yaşta tiyatroda, siz sanki o yaşta mı gittiniz tiyatroya hep senin başının altından çıkıyor bu antin kuntin işler... şeklinde bir güzel ağzımın payını verip haddimi bildirdi de kendime geldim.


Sonuç: Ey anneler bebeğinizi tiyatroya götürmek için acele etmeyin ve ilk gittiğinizde mümkün olduğu kadar arka sıralardan bilet alın. Tecrübeyle sabit!!!

27 Aralık 2009

BACK TO THE GANG! Beady Belle geliyor!




Eh ahali duyduk duymadık demeyin, geri döndüm ama öyle eskisi gibi yemek falan yapmayacağım. Artık yeni bir akımın üyesiyim "kalabildiğin kadar aç kal zira skinny güzeldir" akımı :o)

Beady Belle 22 Ocak gecesi Ghetto'da. Biz biletlerimizi aldık hem de Ghetto'nun gişesinden nedeni de Biletix denilen organizasyona had safhada gıcık olmam. Eğer bir bileti Biletix'ten almama ihtimalim varsa almıyorum. Nedeniyse seneler önce yanlış oturma planını sisteme girerek bana bilet satmış olmaları. Daha sonra sayfalarca gidip gelen e-posta mesajları ve kompanse bilet teklif etmeleriyle benim savaşı kazanmam. :o)


Beady Belle'in "Home" albümü evde senelerdir demirbaş ve baştan sona hiç sıkılmadan dinlediğimiz albümlerden. "Ghosts" benim bayıldığım parçalardan. Hatta bugün Kerem bebek çılgınca dans etti bu albümle. Mehmet oğlana bu yaşta hi-fi sevgisi aşılamaya çalışıyor. Ne demişler ağaç yaşken eğilir. Kısa kesiyorum konserdeyiz sizleri de bekleriz efendim. Saygılar.

1 Mart 2009

Veda! 9.11.2006 - 01.03.2009

Uzun süredir yazmakla yazmamak arasında gidip geliyordum ki, kararımı verdim. Buraya kadar. Zaten bakıyorum da benim blog pek tutmamış! :o) Halkımıza sevdirememişiz kendimizi. İmgecimden başka takip edenim de yok. Bende de şevk kalmadı. E hoşça kalın! Belki bi gün küllerimden doğarım :p

15 Şubat 2009

Oğluma aşığım!

İşte o kadar!!!

Vedat Milör NTV'de!

Ne yalan söyleyeyim işten güçten kafamı kaldıracak halim yok. Hayat pek bir yoğun bu ara. Bir düzen oturttuk ancak tam anlamıyla uyum sağlayabildik mi pek emin değilim. Şu sevimsiz kış mevsimi de bünyeyi fena halde bunaltmakta. Tamam yağmur, bereket, baraj, su falan. Ancak halet-i ruhiye güneşle coşmakta. Gelelim konumuza, şans eseri Vedat Milör'ün NTV'de yayınlanan "Tadı Damağımda" programını keşfettim ve mümkün olduğunca kaçırmamaya çalışıyorum. Ve gidilecek restoranlar listesi doldu taştı. İşte bazıları, linkleri ve Vedat Milör'ün ilgili yazılarının bağlantıları:

1- Özkilis Lokantası- Fatih ( http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=1050930&AuthorID=107&b=&a=Vedat+Milor)

2-Mania Gurme (www.mania.com.tr)

2-Kosinitza- Kuzguncuk (http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=874005&AuthorID=107), (http://www.kosinitzarest.com/)

3- Fasuli- Cerrahpaşa (http://www.milliyet.com.tr/Default.aspx?aType=YazarDetay&ArticleID=887515&AuthorID=107)

4-Rumeli Namlı Köftecisi- Sirkeci

5-Sadrazam Mahmut Et Lokantası- Halıcıoğlu (http://www.sadrazammahmut.com/)

3 Ocak 2009

NE YESEK?

Ben Bee Swiss Bakery'den vanilyalı kruvasan elbette. Tereyağı yemem, tadı ağır falan diyenleriniz denemesin bile... Bugün sevgili bünyem karbonhidrat ve kalori diye inlerken denedim. Ben Bee'yi çikolatalı kruvasan konusunda başarısız buluyorum ama içinde "butter puding"imsi muhallebi olan vanilyalı kruvasan şu soğuk kış günlerinde mutlaka denenmeli. Yanına da çay. Ohh miss gibi geldi öğleden sonra!!! http://www.benbee.com.tr

30 Aralık 2008

MUTLULUK BENİM İÇİN;

Sevgili İmge,

Gönderi kutucuğunda link vermeyi maalesef beceremiyorun. Bu teknik yetersizliğim konusunda bana lojistik destek verirsen pek memnun olacağım. :o) Senin mutluluk yazınla ilgili linki konu başlığımdan verebildim. Ve şimdi benim sıram:

*"Kokmuş bu ayaklar püff püff" diye her gün ben öperken kıkırdayan o minik ayakların sahibinin kahkahaları demek mutluluk, oğlum demek!

* Anne olmak, eş olmak, evlat olmak demek

*Huzurluca ve sağlıklı nefes alabilmek

*Kitaptaki cümle, şarkıdaki tını, filmdeki sahnedir mutluluk

* İçimde kopan fırtınalardır

*Balkonumda her sonbaharda soldurduğum ve her baharda yeniden yeşerttiğim yeni çiçekler demek

*Maaile Pazar sabahı kahvaltısı demek

*Yemek yapmak, yeni lezzetler denemek demek

*Farklı coğrafyaları, insanları tanımak demek

*Açık havada yürüyüş yapabilmek

*Yüzmek, denizde olmak mutluluktur

*Sevdiklerime sevgimi göstermek (her zaman beceremesem de!)

*Çocukları mutlu etmek

*Beni olduğum gibi seven ve kabul eden insanlarla zaman geçirmektir mutluluk

*Yolda uzun süredir görmediğim arkadaşımla karşılaşmaktır

*Aşkımla şarap içip sarhoş olmaktır

*Gecenin abuk saatinde hamburger sipariş etmektir

*Çok sıkıştığımda en yakındaki tuvalettir

*İlk araba kullanmaya başladığımda herkesin kaçtığı sıkışık trafiğe girip dur kalk yapmaktan zevk almaktır mutluluk

*Yeni bir şey öğrenmektir

*Duş alırken şarkı söylemektir

*Kötülükleri affedebilmektir mutluluk ve ben bunu eskiye göre daha iyi becerebiliyorum.
(Olgunluk bu mu ola?)

*Mutluluk "an"dır!

PALLADIUM KITCHENETTE

Bugünlerde çok yakında sizlerle de paylaşacağım tatlı bir telaş içindeyim. Dün almamız gereken bazı acil ihtiyaçlar olduğu için soluğu anneannemizle beraber Palladium'da aldık. İşlerimizi hallettikten sonra yemek yemeye karar verdik. Hamilelik ve doğum nedeniyle gidemediğim Kitchenette'e de sonunda gittim. Arayı nasıl hızla kapatıyorum değil mi ama. Pizza ve burger konusunda kararsızdım. Burgerlerinin pek bir methini duyduğumdan ve mönüde pesto soslu burger gördüğümden dayanamadım şipariş ettim. Yanında da fesleğenli ayran. :o) Hem pesto hem fesleğenli ayran olur mu dedim kendime ama oluyormuş vallahi. Capreseburger'di galiba adı. Annem cheeseburger istedi, Kerem bebekse evde omlet yediği için kuverdeki soğanlı foccacio ve diğer ekmekleri mıncıklayıp tüketmekle yetindi. Soğanlı foccacio biraz yağlı olmakla beraber çok leziz olduğundan bir miktar da paket yaptırdık. Kitchenette'in dekorasyonu ve ambiyansı mükemmel. Çok beğendim. Yemekler çok lezizdi. Karşılaştırma yapmak gerekirse Kırıntı'nın burgerlerinden çok daha başarılıydı. Servis elemanları çok ilgiliydi. Beğenmediğim ve böyle bir restorana yakıştıramadığımsa sigara içilmeyen bölüm olmaması. İstanbul'daki bir çok nezih restoran gibi masa bazında sigara içilen veiçilmeyen bölüm ayırmışlar ve havalandırma ne kadar iyi olursa olsun sigara dumanına maruz kalıyorsunuz. Fiyatları pahalı ama ortam ve sunulan yemekler için makul olabilir. Ancak kendi adıma o rakamları ödüyorsam sigara dumanına maruz kalmamalıyım diye düşünüyorum. Diğer bir olumsuzluk ise fatura veya fiş getirmiyorlar. Bunu arkadaşlarımdan da duydum. İstesem getirirlerdi elbet ama özellikle istemedim. Buradan soruyorum bu Kitchenette'in politikası mı yoksa sadece unutuluyor mu? Eminim ikincisidir.