21 Eylül 2008

KADIKÖY BAMBİ, HACI BEKİR'DE PROFİTEROL VE DEMİRHİNDİ ŞURUBU, DİCLE BALIK MARKET, KOMŞU FIRIN

Kalabalık bir başlık oldu. Dün ıvır zıvır işler için sevgili Mehmet'le Kadıköy'e gittik. Deniz otobüsü iskelesinin hemen yanında oldukça geniş bir alana yayılmış olan İspark'a arabayı park edip çarşıya doğru yola koyulduk. Bilginiz için İspark tüm gün sadece 5 YTL. Kadıköy'de çok fazla otopark var ve fiyatlar tutturabildiklerine. Otopark fiyatlarını kim denetler acaba merak ettim şimdi. Ne diyordum, çok acıktığımızdan önceden denememiş olduğumuz Kadıköy Bambi'ye aklımızda acabalarla (Taksim'deki Bambi'yi tutar mı?) giriverdik. Ben iki adet peynirli burger ve kapalı ayran, Mehmet'se elma-havuç suyu eşliğinde kaşarlı döner dürüm ve dilli kaşarlı tost istedi. Ve Bambi'ye benden tam not. Ne eksik ne fazla lezzet olarak Taksim Bambi'den fark yok. Bence Bambi'nin peynirli burgerleri bir çok ünlü fast food zincirinde yiyebildiklerimizden çok daha leziz ve aynı zamanda favori Bambi yiyeceğim. Dilli kaşarlı tostu lezzet yoksunu buluyorum. Bir şekilde adı çıkmış. Kaşarlı dürüm dönerse güzel olmakla beraber bana ağır geliyor ama hepsi de yenilebilir kalitede. Şu anda tam anımsayamıyorum. Bir tarihlerde Sıraselviler'e doğru uzanan yerli fast food dükkanlar denetlenmiş ve görüntülü haberde, her ne kadar adını yayınlamasalar da, hijyen kurallarına uyan tek dükkanın Bambi olduğunu anlayınca, ülkemizde bu tür işletmelerin konuya verdiği önemi düşünüp neredeyse koltuktan direkt saygı duruşuna geçecektim. Sözün özü Bambi fast food ama temiz, lezzetli ve ucuz.

Hava oldukça serinlemiş olduğu için Mehmet'le bünyelerin tatlı tatlı şeklinde bağırdığına karar verdik (bahaneye bakar mısın sevgili okur?). Baylan mı yoksa Hacı Bekir mi diye düşünürken, Mehmet'in aklına küçükken rahmetli kayınpederimle Hacı Bekir'de yediği profiteroller ve Demirhindi şurubu gedi. Bu tür durumlara hiç dayanamayan duygu insanı bendeniz de sevgili eşimi kolundan tuttuğum gibi Hacı Bekir'e sokuverdim. Hacı Bekir'in profiterolü Lebon'u maalesef tutmuyor hatta yakınından bile geçemiyor. Çikolata sosu yeterince yoğun değil. Ayrıca profiterol hamuru da çok sert. Burada yanlış yönlendirme yapmayayım kötü değil yenilebilir ve lezzetli ancak yeterince iyi değil. Demirhindi şurubunu ise son derece değişik buldum. Tadını hiç birşeye benzetemedim. Biraz üzüm şırasını ya da pekmez tadını anımsattı gibi oldu ama ona da karar veremedim. İçtim içtim içtim ve sonunda karar verebildiğim tek şey hoşuma gittiği ve tekrar denemem gerektiği oldu. Web'de araştırma yaparken Demirhindi şerbetinin Osmanlı'nın meşhur şerbetlerinden olduğunu okudum. Demirhindi ile ilgili bir alıntı:

"Demirhindi (Temr-i hindi): (Tamarindearinde / Tamarinier / Tamarind / Tamarin / Tamarindus indica / Pulpa tamarindorum cruda ) Hindistan ve tropikal bölgelerde yetisen, yayik dalli boyu 20-25 metreye ulasan sicak iklim agacidir Anayurdunun Habesistan oldugu tahmin edilmekte ise de bugün bütün tropikal bölgelerde yetismektedir Çiçek açtigi zaman çok güzel bir görünümü oldugundan yetistigi bölgelerde, yol kenarlarina park ve bahçelere dikilir. Çiçekleri sari veya kirmizi renkte olup, dallarin ucunda salkim seklinde bulunurlar. Meyveleri 20 cm civarinda, kahverengi, çok tohumlu olup, olgunlasinca açilmazlar. Gövde kismi tahta isleri ve oymacilikta kullanilir. Türkiye’de yetistigi yerler: Güney bölgelerde yetisir. Kullanildigi yerler: Yapraklari kaynatilarak elde edilen suyu solucan düsürmede ilâç olarak kullanilir. Meyvelerinden ise ilâç yapiminda istifâde edilir. Meyvenin bilesiminde elma asidi, sitrik asit, asetik asit, seker ve pektin bulunur. Tibbî kullanilmasinin disinda seker ve tatlicilikta ve vücuda serinlik ve rahatlik verdigi için serbet olarak kullanilir. Ayrica, susuzlugu giderici, ve müshil etkileri de bilinmektedir"

Geçelim diğer konumuza. Yeme içme faslı bitince evde ne yiyeceğiz faslı başladı. Çaktırmadan bıyık altından gülümsüyor musunuz bana mı öyle geliyor? :o) İşlerimizi bitirdik. Sahaflara bakındık. Buradaki sahaflarda geçtiğimiz aylara ait okunmuş dergileri 1-2 YTL gibi komik fiyatlara alabiliyorsunuz. Ev ve dekorasyon ile ilgili dergiler, National Geographic benim ilgi alanıma girenlerden. Daha sonra Balık Pazarı'na doğru yola koyulduk. Balık Pazarı pek sevdiğim bir bölge olmakla beraber burada alışveriş yaparken her anlamda dikkatli olmanızda fayda var. Favori balıkçım Dicle Balık markete girdik. Mehmet balık yemeye pek düşkün değildir ama ben her gün deniz ürünleriyle beslenebilirim. Kerem bıdık da yer düşüncesiyle mevsim balığı palamutlardan bir kaç adet temizletip aldım. Bu aralar Kerem de az da olsa yediği için palamutları domates ve acı olmayan yeşil biberle çok kısık ateşte kendi sularıyla ve yağsız buğuluyorum. Her ne kadar ızgara balığın yerini tutmasa da çok lezzetli oluyor. Kızartmayı ise evde hemen hemen hiç yapmıyorum. Unutmadan hani o palamutların kafasındaki kırmızı yelpaze şeklinde çıkıntılar var ya, merak edenleriniz için onlar balığın solungaçlarıymış. Balıkçı kasadan alıp tezgaha dizerken ustaca bir el hareketiyle parmağıyla balığa bir delik açıp solungaçları dışarı çıkarıyor ki palamutlar tezgahta prezentabl görünsün. Balıklarımızı da aldıktan sonra balık, salata eh yanında pide de olsun dedik. Hürriyet'te en iyi fırınlar listesinde (bu listeye pek itibar etmediğimi belirtmek isterim) ismi çıkan Kadıköy Komşu Fırın'ın pidesini ve tam buğday ekmeğini denemek için aldık. Akşam yemeğinde denediğimiz pide kayış gibi sertti. Canım bebişim ekmek bağımlısı oğlum bile pideyi kemirmeye çalışıp ağzında yuvarlayıp durdu ve yutmayı başarmayınca da en sonunda tükürdü. Komşu Fırın'ın pidesi gerçekten kötü. Hem sert hem de lezzetsiz. Bu sabah kahvaltıda da tam buğday ekmeğini denedik ve o da vasat. Ben anlamadım bu Komşu Fırın'ın hangi ekmeği güzel. Bilen varsa yazsın da ben de öğreneyim. Evde ekmek makinemde yaptığım ekmekler inanın tek geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder