8 Aralık 2008

BAYRAM MÜNASEBETİYLE...

Sevgili Bekir Çoşkun'dan.

Dana...


DANA kaçmadan önce etrafına bakar.

Orada duvara dayanmış, elindeki sopa yere düşmüş, sakalı uzamış, dişleri sarı, uyuklayan birisi vardır. Dana kuyruğunu sallar...

Boynuna bağlı ipi hafif bir yoklar... Yan gözle orada uyuklayanı kontrol eder...

Ve bir anda başını yukarı doğru kaldırıp ipe asılır, ipi koparır ve çitten atlayıp koşmaya başlar...

Uyuklayan adam o an aniden bağırır:

"Dana kaçtı..."

*

Bu akşam sizin televizyonlarda seyredeceğiniz, daha sonra BBC'de AB ülkelerinin vatandaşlarına gösterilecek olan "dana kovalama", olayın başlama anıdır.

Dana kaçar...

Çünkü; köyünde, ahırında, evinde, merasında kaçma huyu olmayan dananın burada kaçmasının nedeni; o başına geleceği bilir...

Hayvanlar sezerler...

Yeni doğmuş bir kedi yavrusunu aşağı doğru itiverin, tırnakları ile yerine yapıştığını, çünkü düşeceğini anladığını göreceksiniz... Bir koyuna sopa ile yanaşın... Bir kuşa yakalamak niyetiyle sokulmaya kalkın... Bir sineğe dahi avucunuzu sallayın...

Tümü sizi anlayacaktır...

*

Dana kaçar...

Yeşil meralardan, annesinden doğduğu sıcak barakadan, sevdiği otlardan, aldığı nefesten olmak istemez...

Ama insanoğlu ilk çağlardan beri önce kendi çocuklarını, sonra başka kabilelerdeki insanları, daha sonra köleleri kesti... Şimdi de danayı keserek cennete gideceğine inanır...

Üstelik "Çocuklara göstermeyin" denilen, çocuklarından gizli bir ibadettir bu.

Dana kaçar...

Yarısı boynuna bağlı ip sallanır, duvarları atlar, bahçelere sığınmaya kalkar, otoyola çıkar, şaşkın ve çaresiz koşar... Peşindeki insanlar onu bir yere sıkıştırıp yakalarlar.

Öbür danaların, koyunların, kuzuların, hatta develerin arasında ertesi sabahı bekler...

Bilenen bıçak sesleri duyulur o sabah...

Ve ayağına inen darbelerle yere yatırıldığında, canı son kez yandığında... Gözüne gözüken bir yeşil meranın ortasında, bağlanmamış tek ayağı ile...

Dana koşar...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder