Uzun süredir yazmak istediğim ancak bir türlü fırsat bulamadığım Amasra yazıma bu küçük ve şirin sahil kasabasının tarihiyle başlayalım. Amasra milattan önce Fenike ve İon kolonisi olmuş daha sonra Pers Kralı 3.Dareios'un yeğeni ve Makedonya kralı İskender'in baldızı olan kraliçe Amastris tarafından yönetilmiş, Roma döneminde Paflagonya Eyaletinin, sonraları bu eyaletin Bitinya-Pontus bölümünün merkezi, Bizans döneminde Ceneviz kolonisi, tarih boyunca hem askeri bakımdan önemli bir üs hem de esir ticareti yapılan, kereste, şimşir, ton balığı ve kürk ihraç eden ticari bir liman kenti olmuş. Sesamos adıyla anılan Amasra Kraliçe Amastris tarafından yönetilmeye başlandıktan sonra Amastris adını almış ki kasabada halen bu isimlerle işletilen iki otel mevcuttur. Tarihi eser bakımından zengin olmamakla beraber Bizans döneminden kalma Amasra Kalesi (pek sevdiğim mekandır, her gidişimde kale içinde çay içerim ve mutlaka yürüyüş yaparım), Kilise (küçük bir şapel ve şu anda kapalı), Kemere Köprüsü (yakınında Sur Kemere Çay Bahçesi vardır ama işletmecisi olan yaşlı amca maliyetten kurtarmak için çayları içilebilen ancak klor kokan şebeke suyuyla yapmaktadır buna rağmen bahçesi pek hoştur. En azından soğuk içecek içmek için gidebileceğiniz bir mekandır), Direkli Kaya (Küçük Liman'da bulunur ve buradan da denize girebilirsiniz) ve son olarak Amasra'ya giderken yeni yapılan yolu değilde virajlı ve Amasra'ya yaklaştıkça manzarayı gördüğünüzde "budur" dedirten eski yolu tercih ederseniz yol üzerinde Kuşkayası Anıtı'nı da görebilirsiniz. Ayrıca merkezde bulunan Amasra Müzesi'ni gezebilir; Hellenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz ve son olarak da Osmanlı dönemlerine ait eserleri görebilirsiniz. Unutmadan bir anekdotla devam edelim: Fatih Sultan Mehmet, Lalası ve diğer Saray erkanı ile birlikte avlanmak üzere Amasra'ya gelmiş. Çadırlarını kurmak üzereyken gördükleri manzara, Fatih Sultan Mehmet'i çok etkilemiş. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet lalasına dönerek “Lala, Lala, Çeşm-i Cihan bu mu ola?” demiş. Şu anda Amasra'da Çeşm-i Cihan isimli bir balık restoranı bulunmaktadır.
Bu arada anneannem ve dedem belirli bir dönem Amasra'da yaşadığı için benim bebekliğim de zaman zaman orada geçmiştir. :o) Anneannem şu anda 80 küsurlü bir yaşta. Bir dönem sürekli 70 yaşında olduğunu iddia etti ama çok şükür bugünlerde 80 olduğunu kabul ediyor ancak daha fazla detay soramıyoruz. Baston kullansa çok daha sağlıklı olacak. Devrek'ten geçerken alalım diyoruz, çok kızıyor. Kendine yakıştıramıyor tontoşum. Amasra'nın güzel taraflarından biri de tıpkı Ege'nin çok sevdiğim Eski Foça'sı gibi merkezde her yerden denize girilebilmesidir. Büyük Liman, Küçük Liman, Direkli Kaya. Ancak ben özellikle hafta sonları civar kasabalardan çok fazla gelen olduğu için sabah erkenden denize girip belirli bir saatte bu plajları terk etmeyi tercih ediyorum. Bir diğer denize girilebilecek plaj Amasra'ya yaklaşık 15 km mesafedeki Çakraz'dır ki buraya da talep çok fazladır. Favorimse arabayla yaklaşık yarım saatte gidebileceğiniz, açık deniz ve ormanı bir arada görebileceğiniz İnkum'dur. Biraz daha uzak olduğu için merkezdeki plajlar ya da Çakraz gibi değildir. Turist profili farklıdır. Yemek için Sahil Pide'yi ve kesinlikle kuşbaşılı pide yemenizi tavsiye ederim. Deniz konusunda son bir not öğleden önce berrak olan deniz öğleden sonra tüm bölgelerde yosunlanıyor ve deniz anası olabiliyor, haberiniz ola. Amasra'da Büyük Liman'da Amasra Yelken Klübü faaliyet göstermektedir. Optimist, 420 ve rüzgar sörfü branşlarında sporcu yetiştirmeyi amaçlayan klüpte çocuklara yelken dersleri veriliyor. Bizim Orhun ( Kuzenimin oğlu ve 10 yaşında) bu yaz tam bir yelken canavarı oldu. Biraz uzunca kalacak olanlar belki bu imkandan da yararlanabilirler.
Gelelim yeme içme konusuna Amasra'da kesinlikle aç kalmazsınız (Aç kalınabilecek yer var mı ki diye soran sevgili okur için cevap veriyorum: evet Zagreb! başka bir yazıda bunu da konuşuruz elbet). Bol miktarda balık lokantası ve Karadeniz Pidecisi mevcut. Bunlardan benim tavsiye edebileceklerim Canlı Balık, Çeşm-i Cihan, Hoşafçı'nın Yeri, Çınar balık restoranlarıdır. Pidecileri ise çok küçük bir yer olduğu için gezerken hemen görürsünüz, Ata Fırın pastanesinin yanında dizilmişlerdir. Karadeniz Pidecisi gerçekten iyidir. Kuşbaşılı ve karışık pideyi tavsiye ederim. Ne yerseniz yemenizi ama yanında mutlaka Amasra Salatası istemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Salata genelde taze yapılarak gelir eğer beklemiş salata gelirse geri gönderin. Amasra Salatası içerik yönünden oldukça zengindir; Marul, Tere, Roka, Dereotu, Maydanoz, Soğan, Taze soğan, Semizotu, Kırmızı lahana, Havuç, Kırmızı turp, Beyaz turp, Biber, Domates, Salatalık, Nane, Biber turşusu, Salatalık turşusu, Lahana turşusu, Pancar Turşusu ve tabiki zeytinyağı, limon, elma sirkesi, tuz. Amasra sofralarının olmazsa olmazı kepekli mısır unu ile yapılan ve somun halinde değilde kalıplar içinde ve mutlaka taş fırınlarda pişen Çöven ekmeğidir ki ben ordayken başka ekmek tüketmiyorum.
Alışveriş için Çekiciler Çarşısı'nı ziyaret etmenizde fayda olabilir, şenlikli bir yerdir. Her gittiğimde turlarım. Eskiden Amasra'da yapılan el emeği orjinal ağaç işleri satılırdı burada. Anneannemden hatırlıyorum. Evinde çok güzel ahşap objeler vardı ve hala da şu anda İstanbul'daki evinde mevcutlar ancak maalesef Amasra'da gelişen ve değişen dünyaya ayak uydurmuş durumda. Çekiciler Çarşısı artık Çin işi hediyelik eşyalarla dolu. Az da olsa bu ticari değişime direnen zanaatkar var ve dikkatli bir gözseniz eminim farkı hemen anlayacaksınız.
Başka başka... Amasra Kalesi'nin içinde yer alan Ağlayan Ağaç kafesinden bahsetmezsem olmaz. Manzarası hoş. Oturup çay içip sadece tavşanların yaşadığı tavşan adasını dürbünle izleyebiliyorsunuz. Ağlayan Ağaç denmesinin sebebi ise sisli havalarda nemden dolayı ağacın terleme yapıp su akıtması.
Amasra'ya gittiğimde en çok keyif aldığım olaylardan biri de Amasra Pazarı'na taze ve hormonsuz meyve, sebze satın almak için gitmek. Yaz döneminde taptaze dalından yeni kopmuş domatesler, acı olmayan ama Çarliston gibi de olmayan incecik Amasra biberleri, bamya, Boncuk Ayşe, patlıcan, böğürtlen, çilek (Keroş'un doğum günü pastasını taze böğürtlenle yapmıştım) aklıma ilk gelenler. Yapılan yemekler inanın daha leziz. Biz İstanbul'da neler yiyoruz öyle diye düşünmeden yapamıyorum. Keroş'a geçen yaz taze köy yumurtası yedirdik her gün. Ayrıca ben eve gelirken İstanbul'a kilo kilo sebze taşıyorum. Pazar olmadığı günlerde ise Küçük Liman'a giden yol üzerinde köylü teyzeler kaldırıma diziliyor ve taze meyve sebze satıyorlar. Her gün taze olarak her şeyi bulmanız mümkün sadece fiyatlar pazara göre biraz pahalı. Teyzeler de ticari gidişata gayet iyi uyum sağlamış durumdalar.
Acaba yazamadığım eksik kalan bir şey var mı? İstanbul-Amasra arası yaklaşık 400 km. Yol çok rahat mola vermeden yağışsız havada 4,5 saatte gidebilirsiniz. Bizim gibi bebekli olursanız yolda gördüğünüz her park alanında mola verir, "hoppala beyim, hoppala paşam yapar" 6-7 saatte ancak gidersiniz. Bu arada park alanlarının hemen hepsi temiz, rahat ve güzeldir. Bolçi çikolatası denemeyi unutmayın, bir de Kahkecizade'nin kayısılı kurabiyelerinden alıp yolluk yapın. Sonra da beni anın. Yemekleri berbat olan ve uğramamanız gereken tesis ise Amasra'dan dönüşte otobana çıktığınızda sanırım ilk park alanı olan eski Köroğlu Tesisleri ya da yeni adıyla Metro'nun tesisleri. Uzak durun.
Amasra'ya giderken Karadeniz'e gittiğinizi unutmayın ve Güney bölgelerimizdeki servis, ortam, ambiyans beklentinizi rafa kaldırın. Bu cümlemden yanlış çıkarımlar yapmayın, insanları gayet modern ve misafirperverdir. Sadece son yıllarda turist akınına uğradığı için biraz ticari olmuş durumda. Örneğin şehir merkezinde park problemi var ve yaz döneminde arabanızı İstanbul gibi otorparklara bırakmak zorunda kalıyorsunuz. Hava bozunca ise her yer otopark.
Üstteki foto geçtiğimiz Bayram'da bizim balkondan Amasra manzarası ancak puslu ve yağmurlu bir havada çekilmiş berbat bir foto. En kısa zamanda güzel foto veya fotolar ekleyeceğim.
Son olarak Amasra'ya termik santral yapılmak isteniyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfı'nın web sitesinden konuyla ilgili bir alıntı:
"WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) girişimleri ile Türkiye’nin Dünya’ya Armağanı olarak ilan edildikten sonra mili park statüsü ile koruma altına alınan Küre Dağları’nın yanıbaşında 2008 sonuna kadar bir termik santral kurulması planlanıyor. Çin firması Datong Coal Mina ve daha önce termik santrallerin yapımında çalışan Türk firması Hema A.Ş.’nin işbirliğiyle Bartın’ın Amasra ilçesinde kurulması planlanan termik santralin açılması için gereken kurum ruhsatlarının hazır olduğu biliniyor. WWF-Türkiye, Bartın ve Kastamonu sınırları içinde yer alan Küre Dağları Milli Parkı’na kuş uçuşu on km uzakta olan Gömü Köyü’nde termik santralin kurulmasından endişe duyuyor.
Doğal yaşlı ormanları, sarp kayalıkları, akarsuları ve meralarıyla önemli bir yaban hayatına sahip olan bölge, bitki ve hayvan çeşitliliği, yaşlı ağaçları ve barındırdığı nadir türleri ile doğa koruma açısından olağanüstü önemdedir. WWF’ye göre, Türkiye ormanlarının öncelikli olarak korunması öncelikli dokuz "sıcak nokta"sından biri olan bu alan, Avrupa’da elde kalan doğal ormanların en güzel ve en yabanıl örneklerini sergilemektedir. Yörede 109’u endemik, 49’u nadir bitki türü bulunmaktadır. Bozayı, vaşak, susamuru, ulugeyik gibi tehlike altındaki hayvanları da barındıran bölge, Türkiye’deki memeli türlerinin en az 40’ına sahiptir. Ayrıca, 38 familyaya mensup ve 46’sı tehdit altında olan 129 kuş türünün bu bölgede yaşadığı kaydedilmiştir.
Batı Karadeniz’in hassas kıyı ekosistemleri, rüzgâr, deniz akıntıları gibi nedenlerle kilometrelerce batıda bulunan Çatalağzı Termik Santrali’nin küllerinden bile olumsuz etkilenmektedir. Bu mesafeden Amasra ve doğusundaki koylar ile kıyı kumullarının zarar göreceği açıktır. Ne yazık ki santralin kurulacağı bölgenin tarım toprakları, bitki örtüsü ve deniz canlıları, santralden çıkacak kül ve temizlenmeden denize verilecek soğutma sularından zarar görecektir. Ayrıca bölgede önemli geçim kaynakları olan ekolojik turizm, tarım, arıcılık, büyük baş hayvancılık ve balıkçılık büyük darbe alacaktır. "
Doğal yaşlı ormanları, sarp kayalıkları, akarsuları ve meralarıyla önemli bir yaban hayatına sahip olan bölge, bitki ve hayvan çeşitliliği, yaşlı ağaçları ve barındırdığı nadir türleri ile doğa koruma açısından olağanüstü önemdedir. WWF’ye göre, Türkiye ormanlarının öncelikli olarak korunması öncelikli dokuz "sıcak nokta"sından biri olan bu alan, Avrupa’da elde kalan doğal ormanların en güzel ve en yabanıl örneklerini sergilemektedir. Yörede 109’u endemik, 49’u nadir bitki türü bulunmaktadır. Bozayı, vaşak, susamuru, ulugeyik gibi tehlike altındaki hayvanları da barındıran bölge, Türkiye’deki memeli türlerinin en az 40’ına sahiptir. Ayrıca, 38 familyaya mensup ve 46’sı tehdit altında olan 129 kuş türünün bu bölgede yaşadığı kaydedilmiştir.
Batı Karadeniz’in hassas kıyı ekosistemleri, rüzgâr, deniz akıntıları gibi nedenlerle kilometrelerce batıda bulunan Çatalağzı Termik Santrali’nin küllerinden bile olumsuz etkilenmektedir. Bu mesafeden Amasra ve doğusundaki koylar ile kıyı kumullarının zarar göreceği açıktır. Ne yazık ki santralin kurulacağı bölgenin tarım toprakları, bitki örtüsü ve deniz canlıları, santralden çıkacak kül ve temizlenmeden denize verilecek soğutma sularından zarar görecektir. Ayrıca bölgede önemli geçim kaynakları olan ekolojik turizm, tarım, arıcılık, büyük baş hayvancılık ve balıkçılık büyük darbe alacaktır. "
AMASRA'YA TERMİK SANTRAL İSTEMİYORUM!
Süper anlatmışsın Özlem'cim.. Valla balkonunuzdan görünen Amasra manzarasına da bayıldım.. Tontoş anneannenle daha bol bol keyifli günler geçirin orada inşallah..
YanıtlaSilBu arada Amasra'yı çok merak ediyorum. (ve hep niyetlenmiş olmama rağmen bir şekilde denk gelemediği için oraları göremedim) Umarım bu bahar bir Amasra planı yaparız. O zaman tekrar okuyacağım yazını..
Gidersem Amasra salatası, Çöven ekmeği, Ağlayan Ağaç kafesi, Çekiciler Çarşısı kesinlikle denenecek! Bahsettiğin balıkçılardan da gözüme en hoş geleni seçilecek.. İkinci gün pide yenmeye karar verilecek, ama bu kez de diğer bir balıkçı göze ve burnuma hoş geldiği için yine balık yenecek..Pide yenmeden dönülecek..:)(Hey Allahım, kendimi durduramıyorum, cıvıttım yine ortamı..:) ) Ama bunlar denenirken mutlaka kulakların çınlatılacak ve gelince de yorumlar paylaşılacak.:)
Ellerine sağlık..